Cuma, Aralık 13, 2013

DÜĞÜN MÜZİKLERİ


Evleneceksiniz ve düğününüzde hangi şarkıların çalacağına karar veremediniz. O halde sizin için seçtiğim yerli ve yabancı müziklere göz atmanızı öneririm.

Düğün için sizden 3 ana müzik teması istenecektir. Birincisi siz salona girerken çalacak olan parça ki bence bu müzik çok önemli,ilk izlenim her zaman en iyi etkiyi bırakır. Hatta belki de sizi uzun zamandır göremeyen dostlarınız o an karşılaşacaksınız. Bu yüzden giriş müziğini seçmek önemli...

İlk Dans müziği alternatifi oldukça fazla, ben en beğendiklerimin listesini oluşturdum. Genellikle yabancı slow parçalar tercih edilse de türkçe slowlar da azımsanmayacak kadar fazla. 

Pastayı keserken fon müziği hareketli ve kıpır kıpır olmalı. Heyecanlı ve coşkulu olanları tercih etmelisiniz.

Ayrıca bu müzikler düğün boyunca çalan şarkıların tamamını da belirleyebilir ya da düğün salonuna bırakabilirsiniz.

Bu arada kendi düğünümde özellikle seçtiğim müzikleri de paylaşmadan geçemeyeceğim, ilk sırada yer alan parçalar kendi düğünümden... Şarkıların üzerine tıklayarak dinleyebilirsiniz. Keyifli dinlemeler...


   EN İYİ GİRİŞ MÜZİKLERİ







                                   EN İYİ İLK DANS MÜZİKLERİ


RAFET EL ROMAN / ÖMRÜMÜN SAHİBİ



                                      EN İYİ PASTA MÜZİKLERİ



BOND/ VICTORY


Perşembe, Aralık 12, 2013

Yılbaşı Hediyeleri



İşte Sizlere En iyi Yılbaşı Hediyeleri...


KOLLU BATTANİYE:Şu binyılın kışı aralık başı itibarıyla hala gelemedi ama illa ki gelecektir. En azından bir noktada havalar soğuyacaktır. İşte o güzel soğuk kış günlerinde koltuğa yayılıp film izlerken sarılacağınız battaniye kesinlikle bu olmalı. kollarınız üşümeden kumandayı ya da bardağınız tutabileceğiniz, abur cuburlarınızı yiyebileceğiniz bir battaniye. Muhteşem!

CEP AYNASI: Bu şık ayna bu tarz alımlı hediyelerden hoşlanan bütün bayanlara alabileceğiniz bir hediye olacaktır. İster anneniz, ister kız kardeşiniz ister,en yakın kız arkadaşınız olsun bunu çantasında keyifle taşıyacaktır. Ama beyler özel bir günde sevgililerine ya da eşlerine hediye etmeye kalkışmasınlar. Bir erkeğin özel bir günde alacağı bir hediyeden ziyade "aşkım, bak sana ne aldım" diyerek vereceği bir hediye.

KALPLİ TAVA: Sevgilinize ya da çocuklarınıza sevimli kalplerden oluşan bir kahvaltı sürprizi yapmak istiyorsanız bu tavayı almalısınız.Dört gözünde aynı anda dört tane kalp şeklinde pancake, krep ya da yumurta pişirebilirsiniz.

KARDAN ADAM KOLYE UCU: Çook şirin ama çok da pahalı bir hediye önereceğim şimdi size. İnci ve pırlanta karışımı bu şık kolye ucu 676 tl'lik fiyatıyla biraz pahalı bir yılbaşı hediyesi olacak ama kar, kış, inci seven bir bayan da buna bayılacaktır.

SNOWBOYS MUG: Kardan adam şekilli karton kutuda paketlenen bu şirin mug ideal bir yılbaşı hediyesi olacaktır.

AĞAÇ MUMLUK: Kıymetli dostlarınız için orta karar, şık bir hediye arıyorsanız bu ağaç şeklinde mumluğu önerebilirim. Her tarz dekorasyona uyumlu, uzun yıllar kullanılabilecek bir hediye.

YILBAŞI KURABİYELERİ: Yılbaşında sevimli kurabiyelerle herkesin neşesine neşe katın. İster kocaman bir kasenin içine doldurup yılbaşı akşamı gelen misafirlere ikram edin, ister minik kutulara koyup hediye edin. Hem hesaplı hem lezzetli bir hediye. 

DOORGANIZER: Bu küçük, cepli dostumuzu sokak kapısının koluna asıyoruz, içine dışarı çıkarken lazım olacak şeyleri yerleştiriyoruz. Böylece evden her çıkışınızda anahtarlarım nerde, cep telefonum nerde derdi bitiyor.

KABLOSUZ MP3 PLAYER:Kablo derdi olmadan rahat rahat mp3 dinlemek için; yağmurda, rüzgarda, yürürken koşarken rahat rahat mp3 dinlemek için; eller doluyken, bir yandan çalışırken rahat rahat mp3 dinlemek için... birebir.

SU VE ATEŞ




               

Geçtiğimiz ay gösterime giren ve imkansız bir aşk hikayesini konu alan bir filme götürüyorum sizi, Su Ve Ateş...

Özcan Deniz ve Yasemin Allenmuhteşem bir filme imza atmışlar. Doğunun kanunlarından uzağa kaçan bir adam olan Haşmet ve hayatın acı gerçeklerinden bihaber, saf ve duru bir kız olan Yağmur'un imkansız aşkının hikayesidir.

Doğu ve batının,Güneş ve Ayın, Su ve Ateşin masalıdır bu aşk... Ateş suya düşmüştür...

Bir aşk ve bir şehrin bir erkeği ne kadar değiştirdiğini,kaderinden kaçarken aşka tutulan bir adamın hikayesini konu alan bu filmde, tutkulu bir aşkın alt üst ettiği hayatlar ve bu hayatların nasıl parçalandığı anlatılmış.

Özcan Deniz'in  hem senarist, hem yönetmen, hem de oyuncu olarak yer aldığı bu filmde yine deli dolu bir aşk hikayesi ile bizlerle.

Bu arada film için eleştiri yapacak olursak; ben kendi adıma "Yağmur " karakterinden hoşlanmadım. O rolde başkası oynamalıydı. Diğer fikrim de, Özcan Deniz bu kadar duygusal bir aşk filminden sonra yine bir aşk filmi çekecekse çıtayı oldukça yükseltmeli...

İşte Su ve Ateş filminden kareler...








Tabi bir de filmden ağlayarak çıkma ihtimaliniz çok yüksek. Dışarıda size gülenler de cabası...

Ama mutlaka izlenesi bir aşk filmi...


Filmin fragmanını da izleyebilirsiniz.


                                       Su ve Ateş Fragman



Çarşamba, Aralık 11, 2013

Beni Güzel Hatırla

Beni Güzel Hatırla...

Farzet ki; bir rüya gördün,uyandığında bittim. 

Farzet ki; bir yağmurdum sokağına yağan, güneş doğunca dindim.

Farzet ki; bir rüzgardım sarı bir sonbahar günü esen,geldim, geçtim.

Farzet ki; gözlerin dolu dolu dinlediğin bir şarkıydım kulaklarında,bitince duyamadığın.

Farzet ki; bir sel oldum yollarında, toprak suyu çekince kaybolup gittim.

Beni güzel hatırla...

Farzet ki; en mutlu anındaki gülücüktüm dudaklarında, yada hüzünlendiğindeki göz yaşındım yanaklarında.

Beni güzel hatırla...
Bunlar son satırlar...
Asla unutma...


Eğer...

Hayatıma yeniden başlasaydım eğer;

Kendime daha çok zaman ayırırdım. Hastalanınca dinlenir, geceleri daha çok uyurdum...


Ben olmazsam olmaz diye düşünmez, daha az konuşup daha çok dinlerdim...


Televizyonda izlediğim acıklı filmlere daha az ağlar, gerçek hayatta olup bitenlerle daha çok ilgilenirdim...


Yerlere düşüp leke yapacak diye patlamış mısırdan vazgeçmezdim...


Saçlarım bozulacak diye arabanın camının açılmasını önlemezdim...


Ömür boyu garantili diye aldığım eşyaları almazdım. Pantolonumun kirlenmesine aldırmadan çimlere otururdum...


Çok güzel göründüğü için hiç kıyamadığım o mumların hepsini yakardım...


Çocuklarımın " Anne bugün iki masal anlat " isteklerini kırmazdım. 

İnsanlar ne der diye ertelediğim ne varsa bir bir yapardım...

Asla kalbimden sesinden ayrılmaz, oluruna bırakırdım...


Babamın anlattığı gençlik hikayelerini daha can kulağıyla dinlerdim...


Yeniden başlasaydım eğer;


 "Bugünde hiç vakit geçmiyor..." dediğim günlerin her saniyesini dolu dolu geçirirdim.


Sadece bir hayatınız var ve ummadığınız bir anda son bulacak. Her anını dolu dolu yaşayın.

Şapkakolik...

Şapka... Şapka... Şapka...

Vazgeçemediğim aksesuarlardan birisi...  "Şapkakolik " desem doğru olur kendi adıma. 

Yaz, kış, ilkbahar,sonbahar hiç fark etmez. Her mevsime uygun şapkalarım vardır. Yazı hasır olanlar kışın örgü tarzı bereler, ilk baharda fötr şapkalar ve daha neler neler...

Bunlar da Trendyol'un sitesinde rastladığım şapka modelleri...

Gardırobumuza bunlardan birer tane eklesek mi?









Salı, Aralık 10, 2013

Kendimi Seviyorum...

Kendimi seviyorum !..

Olur olmaz yerde kahkahalar atmayı... Saatlerce yerimden kalkmayıp,televizyon izlemeyi... En önemli zamanlarda bile son dakikaya kadar müzik dinleyip,  kulaklığımdan vazgeçmeyişimi...

Sinirli olduğum zamanlarda avaz avaz bağırmayı... Hatta kıskançlık krizlerimi...
Kimi zamanlardaki tembelliğimi... Bazen her şeyi elime yüzüme bulaştırmayı...
Ufacık şeylere bile kolayca küsmemi... En basit olaylarda bile fazlasıyla heyecanlanışımı...

Anormal takıntılarımı.... Sadece canımın isteği şeyleri yapmamı....
Kızgın olduğumda hemen ağlayabilmemi... Aklıma estiğinde triplere girmeyi...

Ama ne olursa olsun her zaman insanlara güvenmemi.... Dostlarımı seviyorum...

Hayatı, yaşamayı seviyorum...

Ben, ben olduğum için kendimi seviyorum....

İyi ki ben Benim...

İyi ki mükemmel değilim...

Hayat ve Sen

Öyle bir yerdeyim ki; bir bulutun elinden tutup hiç bilmediğim bir yere gitmek istiyorum. Ardımda kalanlara aldırmadan. Sadece gitmek... Sessizliğin sesinde sakinleşmek ve düşünmek. Şehrin gürültüsünden, insanların avaz avaz çıkan seslerinden, karmaşadan uzaklaşıp sadece kendimle baş başa kalabilmek. 

Bilir misin herkesi dinleyip de kendi sesini duyamamak ne demek? Kendi vicdanının, kendi kalbinin söylediklerini duymazdan gelmek. Hep ertelemek...

Ama en sonunda öyle bağırır ki o içindeki ses, kulaklarını sağır edercesine... Sessizce dinlersin o zaman. O sesi işitebilmek için yalnız kalmak istersin belki de. İşte bu yalnızlık aslında seni en çok mutlu edendir. Kendinle kaldığın yalnızlık...

Bağır, çağır, gül, itiraf et, ağla ama kendin ol. Gerçeklerle yüzleştir yüzünü korkmadan. Her şeyi anlat kendine cesurca. Hatalarınla, günahlarınla karşılaşmaktan çekinme, ne varsa dosdoğru anlat... Bütün her şeyi kendi yüzüne söyle.

Anlat ki; içinden akıp gitsin birikenler... Anlat ki; omuzların hafiflesin. Kimisi sahte olan gülümsemelerin gerçeğe dönüşsün. İtirafların olursa, derin bir nefes alsın vicdanın. Ağlamamak için direnen gözlerin varsa, ağlayınca ıslanıp temizlensin.

Anlat ki; geceleri başını yastığına koyduğunda dudaklarında küçük bir tebessüm oluşsun. Yüzündeki sert çizgiler hafiflesin. Anlat ki; rahatça uyuyabilesin...

Kendinle kaldığın yalnızlığı sev ve iyi değerlendir... 

Her bir başına olduğunda yaşadıklarınla birlikte otur masaya....

Aslında iki kişilik bir buluşma bu. Hayatın ve Sen....

Ama hep sen cesur ol...

Pazartesi, Aralık 09, 2013

BİR GERİ DÖNÜŞÜM

İşte sizlere çok ilgimi çeken bir geri dönüşüm projesi daha...




İlk bakışta ne olduğunu anlayamadığım, anlayınca da  "yok artık "dediğim bir objeydi bu... Bir çatal...
Bir internet sitesinde gördüm ve hemen yapmaya karar verdim. İhtiyacınız olanlar :




*Çatal
*Kargaburnu
*Sprey Boya

Hepsi bu kadar. Öncelikle çatalın uç kısmından başlıyoruz. Ortada kalan iki sivri ucu yukarıya doğru düzgün bir şekilde kıvırıyoruz. Kenarlarda kalan uçları da aynı şekilde kargaburnu yardımıyla dışa doğru kıvırıyoruz. İşimizin büyük bir kısmını hallettik sayılır. 

Çatalın tutulan kısmını da estetik bir şekilde ovalleştiriyoruz. Artık boyama işlemine geçebiliriz. Ben altın renk kullandım ama siz istediğiniz rengi seçebilirsiniz. Kuruması için biraz bekledikten sonra üst kısmına istediğiniz bir süsleme yapabilirsiziniz. Artık resim tutacağımız hazır.


Küçük bir resminizle daha da güzel duracaktır...


Aslında ben iki tane yapmadığım için pişmanım. Aynısından bir tane daha yapıp takım olarak da kullanabilirsiniz.  

FOTOĞRAFLI SAAT

Herkese merhaba,

Fotoğraflar... 

Benim için çok değerlidir... Sadece bir fotoğrafa bile saatlerce bıkmadan bakabilirim. Kimi zaman bir günümü sadece fotoğraflara bakmakla geçirmişimdir. Evimizde de istiyorum ki, her yerde fotoğraflarımız olsun her an bakabileceğim...

İşte bu yüzden epeydir aklımda olan bir resim  saat projesini hayata geçirdim. Gün boyunca en sık bakılan objelerden birisiydi saat ve artık bizim siyah beyaz fotoğraflarımızı gösteriyordu. Her sayı ayrı bir anı taşıyor, her saat ayrı bir anlam kazanıyordu. Bunu çok sevdim gerçekten. 

Sizler de yapabilirsiniz. 12 adet küçük çerçeve ve ortasına bir saat, rakamları kapatılmış. Her çerçeveye bir resim yerleştirin ve her bir resim saatin bir sayısı olacak şekilde evinizin en güzel köşesine uygulayın. 

Yapımı çok  kolay ve sizin için özel bir obje bence. Fotoğrafını ekliyorum bakınca ne kadar basit ama ne kadar anlamlı olduğunu göreceksiniz.

Hatta size bir öneri; her saat sizde neyi çağrıştırıyorsa ediyorsa, oraya ona uygun bir resim koyabilirsiniz. 

Deneyecek olanlara şimdiden kolay gelsin diyorum. 


GELİN BALIK

Geçtiğimiz Cumartesi gününü balık aramakla noktaladık...

Melis'in "Bir sorunumuz var, benim hiç gelinlikli balığım yok " demesiyle başladı her şey. Öğleden sonra ne kadar petshop varsa dolaşıldı, gelinlikli balık bu... Olmazsa olmaz...Artık saat akşam 8 olmuştu ve biz bitkin halde balık arayışındaydık. Sonu hüsranla biten her arayışın ardından Melis'in iki damla yaş süzüldü yanaklarından.... En sonunda belki de kendini mecbur hissettiğinden," İşte bu gelinlik giymiş " demesiyle hepimiz bi oh çektik derinden... Aslında bildiğiniz Japon balığıydı kabul ettiği ama nihayet bizim için maraton bitmişti.

Gelin balığımızın yanına bir de damat balık ekleyerek yeni evlerine getirmiştik. Herkes çok mutluydu. Çocukların sevinçleri ise görülmeye değerdi... Bu yorgun balık macerası Mert'in hepimizi güldüren şu sözleriyle son bulmuştu:


"Bu balık çok yaramazmış, adı Mert olsun mu ?.." 





Bİ TAVSİYE....





Ben bir köfte sever olarak Ankara'da yediğim ender köftecilerden birini tavsiye etmek istedim sizlere. Kazım Karabekir'de yerleri. Öyle çok lüks bir yer beklemeyin, küçük ama sıcak ve samimi bir ortam. Çalışanları da oldukça ilgililer. Öğle saatinde ve mesai bitiminde giderseniz yer bulamayabilirsiniz. Bu saatlerde gidebilmek için rezervasyon yaptırmalısınız.

Köftesi bana göre diğerlerinden oldukça farklı. O lüks restaurantlarda yediğim köftelere hiç benzemiyor. Köfteniz, közlenmiş domates, közlenmiş biber, közlenmiş sarımsak, (Ben sarımsağı hiç sevmememe rağmen burada nasıl oluyorsa yiyorum, sarımsak olduğu anlaşılmıyor bile) her çeşit yeşillik, piyazlar ve sıcacık tereyağlı lavaş eşliğinde geliyor. Kimyonsuz da yenmiyor. Yanında geliyor. Tercihe bağlı tabii... 1 porsiyon yetmiyor, en az bir buçuk istemelisiniz. 

Yalnız öğle saatinde ve mesai bitiminde giderseniz yer bulamayabilirsiniz. Bu saatlerde gidebilmek için rezervasyon yaptırmalısınız. Aslında ben yemek konusunda inanılmaz seçiciyimdir. Açlıktan ölsem bile yine de bilmediğim bir yerde yemek yiyemem. Buraya da tavsiye üzerine gitmiştik ama şimdi müdavimi olduk...

İletişim bilgilerini sizin için buldum, buradan ulaşabilirsiniz...

Damak zevki bu, herkesin ki farklı olabilir tabii ama bence Kazım Karabekir'e yolunuz düşerse ŞAHİN USTA'ya bi uğrayın derim.

Ha bi de kaymaklı künefe yemeyi de unutmayın...  :-)


Related Posts with Thumbnails